23 Ekim 2009

Anlamsızlaşıyor hayat. Perdeleri kaldırdığımda, sürekli bir monotonluk, bir hüzün var. Bu insanda neden alışkanlık haline gelir ki?

Gereksizlik sözcüğü, haddinden fazla gerekli olan bir kelime. Çünkü herşey gereksiz sanırım bu yaşam sürecinde. Bir ev, bir araba, bir eş, bir dost. Para bile. Sonuçta yalnız doğup yalnız ölüyor bu acınası ve başkasına muhtaç insan denen canlı. Peki neden yalnızlık? "Yalnızlık Allah'a mahsustur." diyorlar büyük atalarımız. Ben gayet yalnızlıktan memnunluk duyuyorum. Hatta hayatımda başka gereksiz insanlar olduğu için gayet üzgünüm. Hayatımın, daha doğrusu beynimin içinde uzun süre kalıpta, hiç bir değeri olmayan insanların olduğunu farkettiğimde, onun için fazla düşündüğümü anladığımda, biraz geç kalmış olduğumu farkettim. İşte gereksizlik sözcüğü burdan türemekte. O şey, o müzik, o ev, o araba, hatta o insan... Gereksiz.

Gereksiz ancak yapabilecek birşey yok mu sizce? İnsanları sadece kullanıp atmak mı, yoksa onların sizi kullanmasına izin vermek mi önemli olan? Peki sonuç?

Bir önermenin sadece 2 cevabı olabilir: Doğru ve Yanlış. Bu duruma benziyor aslında yaşamda çıkan engeller. Bir üçüncü yol yok sanırım. Yine bu tezi çürüten insanlar var mı diye bakıyorum ancak... Bence yaşamda bir "kullanılmak" ve "kullanmak" eylemleri var. Ciddi anlamda, art niyetsiz insanlar yok. Çağlayan'ın da bahsettiği gibi, "Ufacık çocuk ilgi çekmek için, türlü şeyler yapıyor. Övgü için. Övgü bir çıkar." Kısacası herkes kullanmak veya kullanılmaya endeksli. Bu ileriki zamanda yaşadığımız için mi? Eskiden ciddi bir sevgi var mıydı? Hep derler büyüklerimiz, "bizim zamanımızda böyle değil" diye. Peki onların zamanında nasıldı? Gün yüzünde mi değildi?

1 yorum:

  1. Bazen "neden şu an buradayım?" diyorum. Ya da "Neden temin orada değildim?" Bilmediğim bir şey var ki filmlerde gördüğüm - o en çok kıskandığım - bölümlerin gerçekte yaşanıp yaşanmadığı. Gerçekten arkadaşlarıyla gölün kenarında oturup bir şeyler içerken sadece o anı düşünen insanlar var mı, yoksa herkes sağ omzunun üstüne atılmış bir kolu eksik mi sayıyor? Hayatım boyunca böyle olmak hiç istediğim bir şey değil. Bütün işlerim bitti, artık 'tamamen' mutlu olabilirim, dediğim tek dakika olmuyor. Yazını okuduğumda bu efkarlı gerçek tekrar yüz üstüne çıktı. Yarın yine unutucam, sonra bir film izleyip hatırlıycam, sonra yine unutucam. Tabi ki yazının ana düşüncesi değil bu belki ama bende yarattığı en büyük etki bu oldu. Çünkü insanlardan bahsedince aklıma başka şeyler geldiği nadir oluyor. :D Birde insanların çıkar durumdan bahsettiğin için olsa gerek, gerçek arkadaşlığı bulmak çok zor. Biri, bir ortama adapte olmak için seninle başlıyor, biri yalnız kalınca "ona bir kötülük etmedim, etsem de unutmuştur" diyor, başka birini bulana kadar kolu senin omzunda kalıyor. Bu durum insanı paranoyak eder. Kısacası yazıyı çok beğendim ve beni etkiledi. :D

    YanıtlaSil